Paskutinė pilis TÜDEMSAŞ

Jei yra tudemų, tai egzistuos ir pliusai
Jei yra tudemų, tai egzistuos ir pliusai

Bürokratların, siyasilerin hamasi nutuklarında başladığı gibi, “1939 yılında bir güneş doğdu, adını Cer Atölyesi koydular.”

Haklılar, 1930’lu yılların başında Sivas’a ne yapalım denilmiş. Malumunuz o yıllar özel sektörün gelişmediği, güçsüz olduğu yıllar.

Yapılırsa bir şeyler, oda devlet babadan.

Almanların desteğiyle Sivas’a bir atölye kurulmuş. Büyük Önder sağlığında görmemiş açılışı. 1939 yılında açılmış.

Demiryolu taşımacılığı için vagon üretmeye başlayan fabrika için kahvehanelerden, köylerden arabalarla insanlar taşınmış.

Bir meslek, bir iş sahibi olsunlar diye.

Yıllar yılı kovalamış, çalışan sayısı 5000’lere ulaşmış. Sivas’ta yaşayan her üç kişiden birisi dolaylı olarak buradan ekmek yiyormuş. Atölye borusu öttüğünde muhteşem bir kalabalık çıkış yapar, şehrin esnafı bayram edermiş.

Derler ki; o yıllarda atölyede çalışan birisi kız istemeye gittiğinde, varsa, kız babası iki kızını birden vermeye çalışırmış.

Kömür bedava cinsinden, yılda 4 tren bileti ücretsiz, havlusu, sabunu, ayakkabısı vs vs.

Sivas’ta Tüdemsaş gibi bir dev varken nedense yan sanayi ve özel sektörü geliştirmemiş. Şehrin ticaret kafası uzak durmuş, onlar yatırımlarını, gayri menkullere, bankalara aktarmışlar.

Türkiye 1980’li yılların ortalarında özelleştirme denilen cambazlıkla tanışıncaya kadar, işler fena gitmemiş.

Ta ki; Özal’ın Cer Atölyesinin büyük bir kısmını, kendi memleketi olan Malatya’ya taşımasına kadar.

Tezgahlar, tesisler birer birer sökülerek vagonlarla taşınana dek, kimse ne olup bittiğinin farkında değilken. Adı SİDEMAS olan Cer Atölyesi can çekişmeye başlamış.

Çalışan sayısı 5 binlerden 2 binlere inmiş. Emekli olan gittiğiyle kalmış. Yerine kimse alınmamış.

Yani işin doğrusu Sivas’a ihanet başlamış.

Bu’da yetmemiş siyaset girmiş işin içine, siyasetin beceriksiz yüzü orada da kendini göstermiş.

Şirket yenilenmemiş, yatırım hak getire, tezgahlar eski, yani onlarca nedeni de, batsın diye hazırlamışız.

Rekabette gereğini yapmış.

Çalışan sayısı binlere düşmüş.

Daha sonra başkaları çıkıp, “Hani benim arsam nerde, apartmanların rezidanslarım. Tüdemsaş sahasında kaybolan rantlarım, aldılar şantiyemi habersiz.” Türküleri mırıldanmış.

Siyasilere el altından haber uçurmuşlar, bırakın şu Tüdemsaş’ı oradan size fayda yok, oraya vereceğiniz desteği özel sektöre verin demişler.

Kimi “haklısınız” demiş, kimileri “halt etmeyin oturun oturduğunuz yerde!” demiş.

Gelmişiz bugüne, biraz vitrin değişikliği, biraz kafa değişikliği olmuş, niyetliler bir şeyler yapacaklar, inşallah diyoruz.

Yetmez ama evet diyoruz, klasik siyaset söylemi.

TÜDEMSAŞ küçüldükçe şehir can çekişmeye başlamış, kan kaybı sürmüş gitmiş.

Atanan, neler yaparım değil, koltuğumu nasıl korurum derdine düşmüş. Siyasette, sendika sistemi de buna çanak tutmuş, müsaade etmiş efendim. Ta ki, bugünlere dek.

Artık yeni atılımlar, yeni yatırımlar bekliyoruz.

Güçse yanınızda, akılsa yok değil ya.

Temennimiz en kısa zamanda çalışan sayısının ve üretimin artması.

Cer Atölyesi, Sidemas, Tüdemsaş, Sivas’ın namusudur bilmem farkında mısınız? Orası Son Kale. Düşerse demeye dilim varmıyor ama düşerse…

Vebali çok ağır olur.

Şimdi tam zamanı, tam sırası.

Būk sveikas.

Kaynak : Bülent Özçelik

Būkite pirmas, kuris komentuoja

Palik atsakymą

Jūsų elektroninio pašto adresas nebus skelbiamas.


*